“ New Look Moda Akımının Yaratıcısı olan Fransız moda tasarımcısı Christion Dior'un hayatı, moda tarihindeki yeri ve başarıları... ”
20. Yüzyıla damgasını vuran tarzıyla dünyanın önde gelen modaevlerinden birinin kurucusu olan Fransız tasarımcı Christian Dior, 1905 yılında Fransa’da Granville adında bir sahil kasabasında doğdu. Geçimini gübre üretiminden sağlayan ailesi onun eğitim alarak diplomat olmasını istiyordu. Christian Dior ise daha çok modayla ilgileniyordu.
Para kazanmak için yaptığı eskizleri 10 sentten sattı ve okulu bırakarak babasından aldığı bir miktar parayla 1928 de Pablo Picasso benzeri sanatsal çalışmalar satan bir sanat galerisi açtı. Ancak babasının işleri kötü gidince galeriyi kapatmak zorunda kaldı.
1930’lu yıllarda Robert Piguet ile çalıştı. 1942 yılında da baş tasarımcılığını yaptığı Lucien Lelong moda evinde çalışmaya başladı. 2. Dünya savaşı yıllarında Christian Dior, Nazi subaylarının eşlerini ve Fransızları giydiriyordu.
1946 yılında dönemin büyük iş adamlarından pamuklu kumaş üreticisi olan Marcel Boussac’ın desteğiyle Christian Dior kendi modaevini kurdu.
1947 yılının Ocak ayında taç yaprakları anlamına gelen “Corolle” adlı ilk koleksiyonunu sundu. Defile sonrasında Vogue dergisinin genel yayın yönetmeni derginin kapağındaki “Your dress have a new-look” yorumuyla “new look” akımı isimlendirilmiş ve başlatmış oldu.
Christian Dior tasarımları 1940’lı yıllarda savaşın etkisiyle oluşan kapalı ve erkeksi modanın aksine daha seksi tasarımlardan oluşuyordu. Şekil ve silüetlerde usta olan Christian Dior tasarımları için şöyle demişti: “Ben çiçek kadını tasarladım.”
Ağırlıklı olarak Dior tasarımları pamuklu bezlerden yapılan sert büstiyer stilindeki korsajlardan, ince belli korse ve jüponlardan oluşmaktaydı. Ve tasarımlar belden aşağı genişleyerek inen, kıvrımlı, baldırlarda ya da bileklerde biten güzel bir silüet oluşturuyordu. İlk önce bacakları kapatan ve bol kumaşların kullanılmasına dayalı olan modeller savaşın olduğu kıtlık yıllarında çok tepki gördüyse de savaşın ve kıtlığın bitmesiyle tepkilerde sona erdi.
“New Look” yani “Yeni Görünüş” olarak isimlendirilen ve Christian Dior’un yarattığı akım kadın kıyafetlerinde devrim yaptı ve savaş sonrasında 1950’li yıllarda Paris’i yeniden modanın merkezi haline getirdi.
Kendi adıyla kurduğu moda evini moda dünyasının önde gelen marrkalarından biri yaptıktan sonra 1957 yılında vefat etti.
Dior’un ölümünden sonra Christian Dior modaevi:
1957 yılında Christian Dior’un ölümüyle selef olarak seçtiği asistanı Yves Saint Laurent öne çıkmaya başladı. Genç tasarımcı kısa zamanda ünlenince kendi moda evini kurarak Dior’dan ayrıldı ve kendi tarzını yarattı.
Körfez Savaşıyla krize giren lüks sektörü Tröstlerce paylaşılarak Dior LVMH grubuna geçmiştir. Dior büyük bir isimdi ve şimdi moda evi için yeni bir star gerekiyordu. O dönemlerde Londra’daki defilesiyle dikkat çeken tasarımcı John Galliano Paris’ e transfer edilerek 1996 yılında modaevinin başına getirildi.
John Galliano 21. Yüzyılın teknolojik dünyasında eskimeye yüz tutan moda anlayışına yeni bir soluk getirerek “haute couture” nosyonunu yeniden canlandırdı.
Galliano ile değişen, yenilenen Dior moda evi, adeta kabuk değiştirmişti. Erkek koleksiyonlarının başına da yeni bir star olmak üzere Heidi Slimane adında genç bir tasarımcı getirildi.
John Galliano 15 seneden sonra 2011 yılının Mart ayında Dior’daki işinden atıldı. Galliano’dan sonra Dior’un başına Belçikalı modacı Raf Simons getirildi.
Raf Simons Dior’a Christian Dior’un akımı olan “new look” olarak adlandırılan tarzına yoğunlaşarak Galliano’nun izlerini silmeye başladı. Simons, Dior’un fırfırlarını ve fiyonklarını kaldırarak kadın silüetini öne çıkaran dar belli, dolgun etekli formlara yöneldi ve böylelikle Dior, markanın yaratıcısı olan Christian Dior tasarımlarıyla bütünleşmeye başladı.
Moda eleştirmenleri Simons’un koleksiyonu hakkında güzel yorumlar yaparak Christian Dior’un “new new look” dönemini açtığını vurguladılar.